Haşimato Nedir? Neden Olur? Haşimato Diyeti Nasıl Yapılır?
Haşimato nedir neden olur? Haşimato nasıl önlenir? Haşimato hastaları neden kilo alır? Haşimato genetik mi? Haşimato diyeti nasıl yapılır? Haşimato hastaları nasıl beslenmeli? Haşimato yoğurt yiyebilir mi? Haşimato hastaları neleri yiyebilir neleri yiyemez?
Haşimato hastalığı, bağışıklık sisteminin tiroid bezine saldırması sonucu ortaya çıkan otoimmün bir rahatsızlıktır. Günümüzde gittikçe daha fazla kişide görülmeye başlayan bu hastalık, toplumun önemli bir kesimini etkilemekte ve yaşam kalitesini düşürmektedir. Haşimato belirtileri oldukça çeşitli olabilir;
- halsizlik,
- kilo artışı,
- saç dökülmesi,
- cilt kuruluğu,
- kabızlık,
- duygu durum bozuklukları ve
- hatta depresif eğilimler
gibi semptomlar bu tablo içinde yer alabilir. Haşimato teşhisi konulmadan önce, genellikle hastalar tiroid işlevlerinde dalgalanmalar yaşar ve yavaş yavaş vücuttaki metabolik faaliyetler sekteye uğrar. Bu durum da
- günlük yaşam enerjisinin düşmesine,
- kilo kontrolünün zorlaşmasına ve
- ruhsal açıdan gerginliklere
yol açar.
Pek çok kişi haşimato diyeti ile bu hastalığı yönetmeye çalışırken aynı zamanda haşimato tedavisi için farklı yöntemlere de başvurabilmektedir. Tiroid hormon değerlerinin düzenlenmesi, beslenme alışkanlıklarının gözden geçirilmesi ve gerektiğinde uzman desteği alınması büyük önem taşır. Günümüzde giderek popülerleşen haşimato lazer tedavisi, yenilikçi ve bütüncül bir yaklaşım sunmasıyla ön plana çıkmaktadır. Lazer uygulaması, tiroid bezindeki kan dolaşımını düzenleyerek iltihabı azaltmayı hedefler ve birçok vakada olumlu sonuçlar doğurduğu gözlemlenmiştir. Ancak her hastada tedavi yaklaşımı farklı olabildiği için, mutlaka uzman hekim muayenesi ve yönlendirmesi doğrultusunda karar vermek gerekir.
Haşimato hastalığı, toplumda sıkça görülen bir tiroid hastalığı olmasına rağmen hâlâ tam olarak nedenleri ve nasıl yönetilmesi gerektiği konusunda bazı soru işaretleri bulunmaktadır. Bu soru işaretleri, özellikle haşimato kilo ilişkisi ve doğru beslenme programı oluşturma konularında belirginleşir. Ayrıca hastalığa yönelik kullanılan ilaçların veya yöntemlerin olası haşimato yan etkileri de hastaların aklında pek çok soru oluşturabilir.
Bu yazımızda, “Haşimato Nedir? Neden Olur? Haşimato Diyeti Nasıl Yapılır?” ana başlığı altında, haşimato hastalığının temel dinamiklerini, tetikleyici faktörlerini ve beslenmeyle ilgili ipuçlarını derinlemesine inceleyeceğiz. Ardından “Haşimato neden olur? Haşimato nasıl önlenir?”, “Haşimato hastaları neden kilo alır?” gibi merak edilen tüm konulara başlıklar halinde değinip, haşimato hastalarına yönelik en önemli beslenme önerilerini, tüketilmesi ve uzak durulması gereken gıdaları ele alacağız.
Uzm. Dr. M. Fatih SÖKMEN
Kılıçdede Mah. İstiklal Cad. Özçelik Apartmanı No: 177/10 56’lar
İlkadım/SamsunKişiye özel tedavi yöntemleri ile tanışmak ve
Randevu almak için
0539 940 55 27
Guatr, Tiroidı, Haşimato teşhis ve kişiye özel fonksiyonel tıp tedavi yöntemleri için randevu 0539 940 55 27
Haşimato lazer tedavisi ve etkileri. Haşimato rahatsızlığınız varsa mutlaka inceleyin.
Haşimato Nedir? Neden Olur? Haşimato Diyeti Nasıl Yapılır?
Haşimato, tıbbi adıyla “Hashimoto tiroiditi” veya “kronik lenfositik tiroidit” şeklinde tanımlanan, bağışıklık sisteminin tiroid dokusuna karşı geliştirdiği anormal yanıt sonucu ortaya çıkan bir otoimmün hastalıktır. Haşimato hastalığı genellikle yavaş ilerler ve uzun süre belirti vermeyebilir. Tiroid bezinin hasar görmesiyle birlikte, zaman içerisinde tiroid hormonlarının üretimi azalır ve bu durum hipotiroidiyle sonuçlanır. Hipotiroidi, vücudun metabolik faaliyetlerinin yavaşlaması anlamına gelir; dolayısıyla
- kilo artışı,
- cilt ve saç sorunları,
- sindirim güçlükleri ve
- halsizlik
gibi haşimato belirtileri ortaya çıkar.
Otoimmün hastalıkların en belirgin özelliği, bağışıklık sisteminin kendi dokularına karşı savunmaya geçmesidir. Haşimato’da bu savunma mekanizması, tiroid bezindeki hücreleri hedef alır. Hastalığın kesin nedenleri hala tam olarak açıklanamasa da
- genetik yatkınlık,
- çevresel faktörler ve
- beslenme alışkanlıkları
bu süreci tetikleyebilir. Örneğin, iyot dengesizliği veya selenyum eksikliği, bağışıklık sisteminde oluşan bazı karmaşaları alevlendirebilmektedir. Ayrıca bazı durumlarda viral enfeksiyonlar veya stres de haşimato sürecini tetikleyebilen unsurlardır. Kimi araştırmalarda, gluten duyarlılığı ile haşimato arasında ilişki olabileceği de tartışılmaktadır.
Hastalığın haşimato teşhisi genellikle kan tahlilleri, tiroid ultrasonu ve hastanın klinik belirtilerinin değerlendirilmesiyle konur. Kan tahlillerinde TSH (tiroid uyarıcı hormon), serbest T3 ve serbest T4 değerleri, ayrıca anti-TPO (tiroid peroksidaz antikoru) ve anti-TG (tiroglobulin antikoru) seviyelerine bakılır. Haşimato yan etkileri veya semptomları arasında sayılabilecek
- halsizlik,
- saç dökülmesi,
- adet düzensizlikleri,
- eklem ağrıları,
- depresif haller,
- kuru cilt ve
- kabızlık
hem hastanın yaşam kalitesini düşürür hem de metabolik süreçleri olumsuz etkiler.
Haşimato tedavisi denildiğinde ilk akla gelen yaklaşım, eksik olan tiroid hormonunun ilaç takviyeleriyle telafi edilmesidir. Bunun yanı sıra, günümüzde yenilikçi bir yöntem olarak haşimato lazer tedavisi popülerlik kazanmıştır. Lazer enerjisi, tiroid dokusunda kan akışını düzenleyerek inflamasyonu azaltmayı ve doku iyileşmesini desteklemeyi hedefler. Lazer tedavisi, ilaçlardan tamamen vazgeçmeyi sağlamasa bile pek çok hastada olumlu sonuçlar doğurabilir. Bu tedaviye uygun olup olmadığını belirlemek için mutlaka konusunda uzman bir doktorun değerlendirmesine ihtiyaç vardır. Samsun’da Uzm. Dr. Fatih SÖKMEN’in kliniğinde uygulanan lazer tedavileri, hastalığın seyrini yavaşlatmayı ve yaşam kalitesini artırmayı amaçlayan başarılı örneklerden biridir. Daha detaylı bilgiye ise Haşimato Lazer Tedavisi sayfasından ulaşabilirsiniz.
Haşimato’da sadece tedavi yöntemleri değil, beslenme de büyük önem taşır. Tiroid bezi fonksiyonlarının düzenlenmesine yardımcı olacak besinlerle oluşturulan bir haşimato diyeti, hastalığın semptomlarını hafifletmede önemli rol oynayabilir.
- Gluteni sınırlamak,
- işlenmiş gıdalardan uzak durmak,
- omega-3 içeriği yüksek besinlere ağırlık vermek,
- yeterli protein almak ve
- antioksidan açısından zengin meyve-sebze tüketmek,
genel olarak iyi bir başlangıçtır. Özellikle selenyum ve çinko gibi minerallerin tiroid sağlığını destekleyici etkisi bilinmektedir. Bununla birlikte, her hasta için tek bir beslenme modeli geçerli değildir; kişiye özel bir yaklaşımla, gıda intoleransları ve vücudun ihtiyaçları göz önüne alınarak planlama yapmak gerekir.
“Haşimato Nedir? Neden Olur? Haşimato Diyeti Nasıl Yapılır?” soruları, haşimato hastalığının temel mantığını kavramak, tetikleyici unsurları öğrenmek ve beslenme programı oluşturmak açısından oldukça önemlidir. Bu hastalıkta başarı, sadece ilaç kullanımı veya tek bir tedavi yöntemiyle değil; bütüncül bir yaklaşımla, doğru beslenme, düzenli kontroller ve gerektiğinde yenilikçi tedavi yöntemlerinin devreye sokulmasıyla elde edilebilir.
Haşimato Neden Olur? Haşimato Nasıl Önlenir?
Haşimato hastalığının nedenlerini tek bir başlık altında toplamak her ne kadar zor olsa da, bazı ana faktörleri öne çıkarmak mümkündür. Haşimato neden olur? sorusu genellikle şu temel etkenlerle ilişkilendirilir:
- genetik yatkınlık,
- otoimmün sistemdeki bozukluklar,
- beslenme alışkanlıkları,
- çevresel toksinler,
- iyot veya selenyum
gibi minerallerin dengesizliği ve bazen de geçirilen viral enfeksiyonlar. Ailesinde tiroid hastalığı öyküsü olan kişilerde haşimato hastalığının daha sık görüldüğü bilimsel araştırmalarla desteklenmektedir. Genetik faktör, tek başına hastalığı başlatmayabilir; ancak uygun olmayan diyet, yoğun stres, sigara kullanımı gibi çevresel faktörlerle birleştiğinde risk önemli ölçüde artabilir.
Otoimmün rahatsızlıkların temelinde, bağışıklık sisteminin vücudun kendi dokularını “yabancı” gibi algılaması yatar. Haşimato’da bu “yanlış alarm” durumu tiroid hücrelerini hedef alır. Bu süreç, bağışıklık hücrelerinin tiroid bezine saldırmasına ve iltihaplanmaya (inflamasyon) yol açar. Zamanla oluşan bu tahribat, tiroidin hormon üretme kapasitesinin düşmesine neden olur. Buna ek olarak, tiroid bezinin ürettiği hormonlar bazen dalgalanma gösterebilir. Bu dalgalanmalar, hastalığın erken evrelerinde aşırı hormon salgısına (hipertiroidi benzeri tabloya) yol açabileceği gibi, nihayetinde çoğunlukla hipotiroidi dediğimiz, yetersiz hormon salgısı durumuna geçişle sonuçlanır.
Haşimato nasıl önlenir? sorusunun yanıtı, tam anlamıyla bir “önleme” yönteminden çok, “risk faktörlerini minimuma indirmek” üzerine kuruludur. Çünkü genetik bir yatkınlık varsa, tamamen “hiç yakalanmamak” mümkün olmayabilir. Ancak vücudun bağışıklık tepkisini doğru yönetmek ve tiroid dokusuna zarar verebilecek faktörleri azaltmak mümkündür. Öncelikle beslenme düzenine dikkat etmek gerekir.
- İyot miktarı,
- selenyum,
- çinko ve
- D vitamini
gibi mikrobesin eksiklikleri, tiroid bezinin sağlıklı çalışmasını olumsuz etkileyebilir.
- İşlenmiş gıdaların,
- rafine şekerin,
- trans yağların ve
aşırı glutenin tüketildiği bir diyet, vücudun iltihaplanma tepkisini güçlendirebilir. Bu nedenle anti-inflamatuvar bir diyet modeli benimsemek, haşimato riskini azaltmaya yardımcı olabilir. Ayrıca
- kronik stresi yönetmek,
- düzenli egzersiz yapmak ve
- kaliteli uyku sağlamak
ta bağışıklık sistemini dengeleyerek hastalığa yakalanma ihtimalini düşürmeye katkı sağlar.
Çevresel faktörler de hastalığın önlenmesi noktasında önemlidir. Örneğin, kimyasal toksinlerin yoğun olduğu ortamlarda yaşamak veya çalışmak, tiroid dokusuna zarar verebilir. Özellikle endüstriyel bölgelerdeki
- hava kirliliği,
- tarım ilaçları veya
- ağır metaller,
bağışıklık sistemini zayıflatıcı etki gösterebilir. Zararlı kimyasallara maruz kalma olasılığını azaltacak kişisel önlemler, uzun vadede sağlığınız için fark oluşturacaktır.
Bununla birlikte, haşimato hastalığına yakalanma ihtimalini tamamen ortadan kaldırmak her zaman mümkün değildir. Bu noktada, erken tanı ve düzenli kontrol büyük önem taşır. Eğer ailede tiroid hastalığı öyküsü varsa veya bazı belirtiler hissediliyorsa, mutlaka bir doktora başvurup TSH, serbest T3, serbest T4 ve anti-TPO gibi değerlerinizi ölçtürmeniz gerekmektedir. Erken teşhis, haşimatonun ciddi semptomlar ortaya çıkarmaya başlamadan önce yönetilmesine olanak tanır.
Koruyucu tedbirler alınmasına rağmen hastalık yine de ortaya çıkabilir. Bu gibi durumlarda, Tiroid Tedavileri alanında uzmanlaşmış hekimler tarafından yönetilecek bir süreçle, haşimatonun vücuttaki etkilerini en aza indirmek mümkün olur. Haşimato tedavisi kapsamında hormon replasman ilaçları kullanılabileceği gibi, Fonksiyonel Tıp yaklaşımıyla da beslenme ve yaşam tarzı değişiklikleri bütüncül şekilde değerlendirilebilir. Yenilikçi yöntemlerden olan haşimato lazer tedavisi de tiroid dokusundaki inflamasyonu azaltıcı etkisi sayesinde tedavi sürecine katkı sunar.
Kısacası, haşimato hastalığını tamamen önlemek her ne kadar zorlu bir hedef olsa da, doğru beslenme, çevresel faktörlerden korunma ve düzenli tıbbi kontrol ile riskleri azaltmak mümkündür.
Haşimato Hastaları Neden Kilo Alır?
Haşimato hastalığıyla ilgili en sık sorulan sorulardan biri, “Neden kilo alıyorum?” şeklindedir. Haşimato kilo ilişkisini anlamak için öncelikle tiroid bezinin metabolizmadaki rolünü kavramak gerekir. Tiroid hormonları, vücudun temel metabolizma hızını düzenler; bu hormonlar yeterli seviyede salgılanmadığında yani hipotiroidi söz konusu olduğunda, vücutta enerji harcaması yavaşlar. Metabolizma hızı yavaşladığında ise yiyeceklerden alınan enerjinin yakılmasında güçlük yaşanır ve kilo kontrolü oldukça zorlaşır.
Haşimato hastalığında, özellikle ileri evrelerde tiroid bezindeki hasar artar ve hormon üretimi düşer. Hastaların büyük çoğunluğu bu dönemde hipotiroidiye geçer. Bu da hastanın yeme alışkanlığında büyük bir değişiklik olmasa bile, daha düşük enerji harcanmasına neden olur. Sonuçta, alınan kaloriler yakılamaz ve yağ olarak depolanır. Özellikle karın ve bel çevresindeki yağlanma, hastaların en fazla şikâyet ettiği konular arasında yer alır. Bu süreçte, haşimato belirtileri olarak öne çıkan halsizlik ve yorgunluk duygusu da egzersiz yapma motivasyonunu azaltır; dolayısıyla hastalar gitgide daha az hareket eder ve bu durum da kilo artışını körükler.
Öte yandan, haşimato hastalarında sıkça görülen hormonal dalgalanmalar ve insülin direnci gibi durumlar da kilo alma sürecini hızlandırabilir. İnsülin direnci, vücudun kan şekerini dengelemesini zorlaştırır; iştah artışı ve tatlı krizleri gibi sonuçlarla kendini gösterebilir. Bu da kişinin sağlıksız atıştırmalıklara yönelmesine sebep olur. Ayrıca haşimato yan etkileri arasında yer alan depresif eğilim veya duygu durum bozuklukları, kimi zaman duygusal yeme davranışına yol açabilir. Duygusal açlık, kişinin fiziksel açlık hissetmediği halde yemek yemesi demektir ve kilo kontrolü açısından olumsuz bir sarmal oluşturur.
Peki haşimato hastaları neden kilo vermekte zorlanır ve bu durumu aşmak için ne yapmalıdır? İlk olarak, hastalığın derecesine göre doktor kontrolünde hormon replasman tedavisi almak önemlidir. Doğru dozda tiroid hormonu desteği, metabolizmayı normal seyrine yaklaştırarak kilo kaybını kolaylaştırır. Bunun yanında, Obezite ve Beslenme Tedavileri konusunda uzmanlaşmış bir hekim veya diyetisyenle görüşerek kişiselleştirilmiş bir beslenme planı oluşturmak gerekir. Diyet planında, kan şekerini dengede tutacak kompleks karbonhidratlara, kaliteli protein kaynaklarına ve sağlıklı yağlara yer vermek kilit önemdedir.
Ayrıca düzenli egzersiz, kilo kontrolünde vazgeçilmez bir unsurdur. Haşimato hastaları genellikle halsizlikten şikâyetçi olsa da, doğru seçilmiş bir egzersiz programı enerji düzeyini artırarak yorgunluk hissini dindirebilir.
- Yürüyüş,
- yüzme,
- hafif tempolu koşu veya
- yoga
gibi düşük-orta şiddette egzersizlerle başlanabilir. İlerleyen dönemde dayanıklılık arttıkça, egzersiz süresi veya yoğunluğu kontrollü biçimde yükseltilebilir.
Haşimato hastalığında kilo alımını önleme sürecinde, stres yönetimi de kritik rol oynar. Aşırı stres, kortizol hormonunun yükselmesine neden olur; yüksek kortizol seviyeleri, yağ depolanmasını ve özellikle göbek çevresinde yağlanmayı destekler.
- Meditasyon,
- nefes egzersizleri veya
- hobi aktiviteleri
ile stresi azaltmak, tiroid sağlığına dolaylı da olsa olumlu katkılar sağlayabilir.
Yenilikçi tedavi seçeneklerinden haşimato lazer tedavisi, tiroid dokusundaki inflamasyonu azaltarak tiroid fonksiyonlarının korunmasına yardımcı olur. Lazer tedavisi ile, iltihap hafifletildiğinde tiroidin hormon üretme kapasitesi desteklenebilir ve bu da kilo kontrolüne katkı sunar. Elbette ki her hastanın tedavi planı farklı olabilir; ilaç tedavisi, lazer uygulamaları, diyet ve egzersiz bir bütün olarak değerlendirilmeli ve uzman gözetiminde ilerlenmelidir. Bu bütüncül yaklaşım, haşimato hastalığı ile mücadele ederken kilo alımını engellemek ve hatta sağlıklı bir şekilde kilo vermek için en etkili yöntemdir.
Haşimato Genetik mi?
Haşimato hastalığının temelleri incelendiğinde, genetik faktörlerin önemli bir rol oynadığı görülmektedir. Ailede tiroid hastalıkları veya başka otoimmün hastalıkların varlığı, haşimato teşhisi konma riskini artırabilir. Ancak burada dikkat çekici nokta, genetik yatkınlığın tek başına hastalığın ortaya çıkışını garanti etmemesidir. Yani genetik kodlarınız size bir eğilim verse de, çevresel ve yaşam tarzı faktörleri bu eğilimin aktifleşip aktifleşmeyeceğinde belirleyicidir.
Bazı araştırmalarda, belirli genetik varyasyonların haşimato hastalığı riskini artırdığı tespit edilmiştir. Özellikle HLA (insan lökosit antijeni) sistemindeki belli gen dizilimleri, otoimmün hastalıklara yatkınlıkla ilişkilendirilmektedir. Bunun yanı sıra, bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde rol alan çeşitli gen bölgelerindeki farklılıkların da haşimato riskini yükseltebileceği düşünülmektedir. Ancak bu gen varyasyonuna sahip her bireyde mutlaka haşimato gelişeceği söylenemez. Çünkü genetik etmenlerin yanında,
- sağlıksız beslenme,
- yüksek stres düzeyleri,
- yoğun sigara kullanımı veya
- kimyasallara maruz kalma
gibi çevresel faktörler de süreci tetikleyebilir.
Bu nedenle, “Haşimato genetik mi?” sorusuna verilebilecek en doğru yanıt, “Evet, ama tek faktör bu değil” şeklinde özetlenebilir. Eğer ailenizde haşimato veya başka tiroid hastalıkları öyküsü varsa, sizi diğer bireylere göre biraz daha dikkatli olmaya iten bir miras söz konusudur. Bu durumda
- düzenli tiroid kontrolleri yaptırmak,
- kan tahlillerinizi aksatmamak
ve vücudunuzda gözlemlediğiniz değişiklikleri ciddiye almak önemlidir. Örneğin,
- halsizlik,
- kilo alımı,
- saç dökülmesi veya
- depresif ruh hali
gibi haşimato belirtileri erken dönemde ortaya çıkabilir. Genetik yatkınlığınız varsa, bu belirtiler göz ardı edilmemeli ve zaman kaybetmeden bir uzmana başvurulmalıdır.
Genetik geçişli otoimmün hastalıklarda, çevresel faktörleri mümkün olduğunca kontrol altına almak da önem taşır. Özellikle tiroid sağlığı söz konusu olduğunda, beslenme düzeninin rolü inkâr edilemez.
- Selenyum,
- çinko,
- D vitamini
gibi mikrobesinlerin eksikliği, bağışıklık sisteminin dengesini bozabilir ve hastalığın seyrini hızlandırabilir. Benzer şekilde, gluten tüketimi veya sürekli yüksek glisemik yüklü besinler alımı, vücudun enflamasyon düzeyini artırabilir ve var olan genetik yatkınlığı tetikleyebilir. Bu yüzden, haşimato diyeti kapsamında kişiselleştirilmiş bir beslenme planı ve yaşam tarzı düzenlemesi önemlidir.
Psikolojik faktörler de genetik yatkınlığın devreye girmesinde etkilidir. Kronik stres veya travmatik yaşam olayları, bağışıklık sisteminin çalışma şeklini değiştirebilir. Kortizol gibi stres hormonlarının uzun süreli yüksek kalması, tiroid fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir ve otoimmün tepkileri artırabilir. Burada, strese karşı daha dirençli bir ruh haline sahip olmak, stres yönetimi tekniklerini öğrenmek ve uygulamak, genetik açıdan riskli bireylerde hastalığın ortaya çıkışını geciktirebilir veya hafifletebilir.
Öte yandan, Dahili Hastalıklar uzmanlığı kapsamında, genetik yatkınlığın değerlendirilmesi ve gerekli testlerin yapılması önerilir. Erken teşhis, ileride karşılaşılabilecek komplikasyonları engellemenin en iyi yollarından biridir. Ayrıca son yıllarda gündeme gelen haşimato lazer tedavisi gibi alternatif tedavi yöntemleri, tiroid bezindeki inflamasyonu azaltmada destekleyici bir rol oynayabilir. Bu noktada, lazer tedavisinin genetik faktörleri değiştirmediğini, ancak hastalığın ilerleme hızını veya şiddetini azaltmada yardımcı olabileceğini unutmamak gerekir.
Kısacası, haşimato hastalığı genetik bir zemin üzerine inşa edilebilen, ancak yaşam tarzı ve çevresel etkenlerle şekillenen bir otoimmün rahatsızlıktır. Genetik yatkınlığınız olsa dahi,
- dengeli beslenme,
- düzenli egzersiz,
- yeterli uyku ve
- stres yönetimi
gibi faktörlere özen göstererek, hastalığın ortaya çıkışını geciktirmek veya ilerlemesini kontrol altına almak büyük oranda sizin elinizdedir.
Haşimato Diyeti Nasıl Yapılır?
Haşimato diyeti, genel anlamda tiroid bezinin yükünü hafifletmeyi ve vücuttaki iltihap seviyesini düşürmeyi amaçlayan bir beslenme yaklaşımıdır. Her ne kadar “evrensel” bir beslenme planı olmasa da, haşimato hastalığı olan kişilerin dikkat etmesi gereken bazı temel prensipler vardır. Örneğin,
- işlenmiş gıdalardan,
- rafine şekerden,
- trans yağlardan ve
- gereksiz katkı maddelerinden uzak kalmak
her haşimato diyetinin ortak paydasıdır. Bu besinler, vücudun bağışıklık tepkisini olumsuz etkileyebilir ve inflamasyonun artmasına neden olabilir.
Diyette öne çıkan besin grupları ise sebze ve meyvelerdir. Antioksidanlardan zengin, rengârenk sebze ve meyveler, bağışıklık sistemini güçlendirirken aynı zamanda vücuttaki serbest radikallerle savaşır. Haşimato hastaları için önemli sayılabilecek bir diğer konu, protein seçimidir. Kaliteli protein kaynakları (örneğin balık, yumurta, baklagiller ve uygun miktarda et) metabolizmayı destekler ve kas kütlesini korumaya yardımcı olur. Özellikle omega-3 yağ asitleri açısından zengin olan balıklar (somon, uskumru, sardalya) inflamasyonu azaltmaya katkıda bulunabilir.
Gluten tüketimi, haşimato hastalarında en fazla tartışılan konular arasındadır. Bazı araştırmalar, glutenin moleküler yapısının tiroid dokusuna benzerlik gösterebileceğini ve bu nedenle bağışıklık sistemini tetikleyebileceğini öne sürmektedir. Haşimato teşhisi konulan hastaların bir kısmı, gluteni tamamen bıraktıklarında veya ciddi ölçüde azalttıklarında belirtilerinde hafifleme görür. Bu durum her hasta için geçerli olmayabilir; ancak gluteni azaltmak veya tamamen çıkarmak, bir deneme olarak düşünülebilir. Kişi, kendini daha iyi hissediyorsa, bu yaklaşımı sürdürmek mantıklı olabilir.
Mineraller ve vitaminler de haşimato diyetinin kritik bir parçasıdır. Selenyum, tiroid hormonlarının aktif forma dönüşmesinde kilit rol oynar.
- Brezilya cevizi,
- ton balığı,
- hindi eti
gibi gıdalar selenyum açısından zengindir. Çinko, bağışıklık sisteminin düzenlenmesinde önemli olan bir başka mineraldir.
- Et,
- kabak çekirdeği ve
- baklagiller
çinko kaynağı olarak tüketilebilir. D vitamini eksikliği de otoimmün hastalıklarda sıkça görülür ve haşimato hastalarında bu vitaminin optimal seviyelerde olması büyük önem taşır. Güneşten yeterli ölçüde yararlanmak, gerekirse doktor kontrolünde D vitamini takviyesi almak faydalı olabilir.
Bunların yanı sıra, haşimato hastalığında tiroit bezinin fonksiyonlarını desteklemek amacıyla yeterli iyot alımının sağlanması önemlidir. Ancak fazla iyot tüketimi de otoimmün reaksiyonları alevlendirebilir. Bu dengeyi sağlamak için iyotlu tuz kullanımı veya deniz ürünleri tüketimi kişiye göre ayarlanmalıdır. Aşırıya kaçmadan, doktorun da onayıyla ılımlı bir şekilde iyot içeren besinler diyet planına eklenmelidir.
Elbette, “Haşimato diyeti nasıl yapılır?” sorusuna tek bir yanıt vermek zordur. Çünkü
- her bireyin genetik yapısı,
- sindirim sistemi sağlığı,
- besin intoleransları ve
- yaşam tarzı
farklıdır. Bu nedenle kliniğimiz bünyesinde bulunan Samsun Diyetisyen servisimizden profesyonel destek alınarak, kişiselleştirilmiş bir beslenme programı hazırlanması en doğru yaklaşım olacaktır. Doktorunuz ve diyetisyeninizle birlikte;
- kan tahlilleri,
- hormon seviyeleri ve
- varsa eşlik eden rahatsızlıklar
değerlendirilmeli, bunlara göre bir plan oluşturulmalıdır.
Haşimato hastalığında beslenme kadar önemli olan bir diğer husus, yaşam tarzı düzenlemesidir. Yeterli uyku almak, düzenli egzersiz yapmak ve kronik stresi azaltmak, diyet programının başarıya ulaşmasında kritik rol oynar. Haşimato hastalığı, bütüncül bir yaklaşım gerektirir. İlaç tedavisi, lazer uygulamaları, uygun diyet ve yaşam tarzı değişiklikleri, hep birlikte optimal sonuçlara ulaşmayı sağlar. Bu kapsamda, haşimato lazer tedavisinin de (örn. Haşimato Lazer Tedavisi) doğru beslenme alışkanlıklarıyla desteklenmesi, tiroid dokusundaki enflamasyonun azalması ve genel sağlık durumunun iyileşmesi açısından oldukça faydalı olacaktır.
Haşimato Hastaları Nasıl Beslenmeli?
Haşimato hastalarının beslenme düzeni, tiroid bezine ve bağışıklık sistemine destek olacak şekilde planlanmalıdır. Bu nedenle günlük öğünlerin, vücudu gereksiz yere zorlamayacak, inflamasyonu yükseltmeyecek ve gerekli mikrobesinleri sağlayacak bir yapıda olması gerekir. Haşimato hastaları nasıl beslenmeli? sorusuna verilecek kapsamlı bir cevap, şu temel ilkelere dayanır:
Öncelikle, dengeli bir makro ve mikro besin alımına dikkat edilmelidir. Karbonhidrat, protein ve yağların her biri yeterli düzeyde alınmalı, ancak kalitelerine özen gösterilmelidir. Rafine karbonhidratlar yerine, tam tahıllı ürünler veya glisemik indeksi daha düşük olan sebzeler tercih edilebilir. Proteinde ise hayvansal ve bitkisel kaynakların dengeli bir şekilde kullanılması önemlidir. Kaliteli organik et, balık, yumurta ve baklagiller dengeli protein kaynaklarıdır. Yağ seçiminde ise trans yağlardan ve aşırı doymuş yağlardan kaçınarak
- zeytinyağı,
- avokado,
- Hindistan cevizi yağı
gibi sağlıklı yağlar tüketilebilir.
Mineral ve vitamin desteği, haşimato hastalığı söz konusu olduğunda özel bir önem kazanır. Tiroid bezinin sağlıklı çalışabilmesi için selenyum, çinko, demir ve D vitamini gibi mikrobesinler yeterli düzeyde bulunmalıdır. Özellikle selenyum, tiroid hormonlarının dönüştürülmesinde kritik rol oynar. Brezilya cevizi, ton balığı, mantar gibi besinler selenyum açısından zengin seçeneklerdir. Demir eksikliği de tiroid fonksiyonlarını bozabilir; bu nedenle kırmızı et, ıspanak, mercimek gibi demir açısından zengin gıdalar diyet programına eklenmelidir.
Haşimato hastalarının gluten konusuna da dikkat etmesi önerilmektedir. Pek çok hasta, gluten tüketimini azalttığında veya tamamen bıraktığında, enerji seviyelerinde ve genel şikâyetlerinde olumlu değişim fark eder. Bu nedenle, bir süreliğine gluteni kesmek ve vücudun tepkisini gözlemlemek, bu konuda bilinçli bir karar vermek açısından yararlı olabilir. Bununla birlikte, her hasta için geçerli olmayan bir durumdur ve mutlaka diyetisyen veya doktor gözetiminde test edilmelidir.
Su tüketimi de göz ardı edilmemelidir. Vücuttaki toksinlerin atılması ve metabolizmanın düzenlenmesi için yeterli miktarda su içmek şarttır. Kronik yorgunluk hissinin bir nedeni de bazen gizli su kaybı veya yetersiz sıvı alımı olabilir. Günlük 2-2,5 litre su tüketimi genellikle yeterli görülür; ancak bu miktar kişiye ve yaşam koşullarına göre değişebilir.
Yemek saatlerinin düzenli olması ve öğün atlamamak, kan şekeri dengesini korumada yardımcıdır. Haşimato hastalığında insülin direnci daha sık ortaya çıkabileceği için, dengeli ve sık aralıklarla beslenmek önemlidir. Örneğin, günde üç ana öğün ve iki ara öğün planlayarak, metabolizmayı canlı tutmak mümkün olabilir.
Anti-inflamatuvar etki gösteren zerdeçal, zencefil, yeşil çay gibi besinlerin diyet planına eklenmesi de bağışıklık sisteminin dengeye kavuşmasında destekleyici rol oynar. Aynı şekilde, antioksidan kapasitesi yüksek olan
- kırmızı meyveler,
- koyu yeşil yapraklı sebzeler,
- sarımsak ve
- soğan
da hem tiroid fonksiyonlarına hem de genel sağlığa katkı sağlar.
Haşimato hastalarının beslenmesini destekleyecek ek bazı yöntemlerden de bahsetmek gerekir. Örneğin, Mezoterapi uygulamaları, bölgesel yağlanma veya ödem sorunları için etkili olabilir. Ancak bunların mutlaka uzman kontrolünde yapılması ve genel sağlık durumu gözetilerek planlanması şarttır. Ayrıca, tiroid fonksiyonlarını yakından ilgilendiren Guatr Tedavileri veya Tiroid Tedavileri gibi alanlarda elde edilen bilgiler ışığında kişiye özel diyet planı hazırlamak gerekebilir.
Haşimato hastalarının beslenmesi, iltihap seviyesini düşük tutmaya ve tiroid bezinin gereksinim duyduğu mikrobesinleri almasına yönelik bir yapıda olmalıdır. Dengeli, doğal ve mümkün olduğunca
- işlenmemiş gıdalar tüketmek,
- stresi yönetmek,
- yeterli uyumak ve
- doktor kontrollerini aksatmamak
ise bu hastalıkla baş etmenin temel yapı taşlarıdır. Bu bütüncül yaklaşım, haşimato belirtilerini hafifletmek ve hastalığın ilerlemesini kontrol altına almak açısından büyük önem taşır.
Haşimato Yoğurt Yiyebilir mi?
Haşimato hastalığına sahip birçok kişi, “Süt ürünleri benim için zararlı mı?”, “Yoğurt yemeli miyim, yememeli miyim?” gibi sorularla karşı karşıya kalır. Haşimato yoğurt yiyebilir mi? sorusunun cevabı, aslında kişiden kişiye değişebilen bir tablo çizer. Genel olarak süt ve süt ürünleri, protein ve kalsiyum açısından zengin olduğu için sağlıklı bir besin grubudur. Ancak bazı haşimato hastalarında laktoz intoleransı, süt proteini alerjisi veya bağışıklık sisteminin süt ürünleriyle etkileşimi söz konusu olabilir. Bu durumda, yoğurt tüketimi semptomları kötüleştirebilir.
Fakat laktoz intoleransı veya süt proteini alerjisi olmayan haşimato hastalarının büyük bir kısmı, yoğurdu kontrollü miktarda tüketmeye devam edebilir (Herkesin metabolizması farklı olduğu için mutlaka doktorunuzun görüşünü almayı ihmal etmeyin). Yoğurt, probiyotik açısından zengin bir besindir ve bağırsak florasını destekleyici etkisi vardır. Bağırsak sağlığını iyileştirmek, otoimmün hastalıklarda önemli bir adımdır; çünkü bağışıklık sisteminin büyük bir bölümü bağırsaklarda konumlanır. Düzenli probiyotik alımı, vücuttaki iltihap seviyesini düşürebilir ve bağışıklık sisteminin daha dengeli çalışmasına katkı sağlayabilir.
Ancak burada dikkat edilmesi gereken birkaç nokta bulunmaktadır. Birincisi, yoğurdun kalitesi ve içeriğidir. Market raflarında bulunan birçok yoğurt, ilave şeker veya katkı maddesi içerebilir.
Haşimato diyetinde gereksiz katkı maddeleri ve rafine şekerden kaçınmak esastır.
Dolayısıyla tercihen evde mayalanmış, doğal, katkısız yoğurtlar tüketilmelidir. İkincisi, porsiyon kontrolüdür. Her ne kadar yoğurt sağlıklı bir besin olsa da, aşırı tüketimde vücuda gereğinden fazla kalori veya fazla süt proteini girebilir. Bu durum, intolerans geliştirme riskini artırabilir.
Kimileri için ise süt ürünlerini tamamen kesmek daha iyi sonuçlar verebilir. Bunun birkaç nedeni olabilir,
- Birincisi, süt ürünleri bağışıklık tepkisini alevlendirebilecek potansiyel alerjenler içerebilir.
- İkincisi, süt ürünlerinde bulunan hormon veya antibiyotik kalıntıları, hassas bireylerde tiroid fonksiyonlarını olumsuz etkileyebilir.
Ayrıca, gluten duyarlılığıyla benzer bir şekilde, süt ürünlerine karşı hassasiyet yaşanabiliyor. Bu hassasiyetin boyutu bireysel farklılıklara göre değişir. Eğer kişi, süt ürünlerini çıkardığında kendini çok daha enerjik hissediyorsa, şişkinlik veya eklem ağrıları gibi belirtiler azalıyorsa, bir süre bu şekilde devam etmek mantıklı olabilir.
Yoğurt tüketiminin haşimato üzerindeki etkisini anlamak için, bir eliminasyon diyeti yapmak faydalı olabilir. Kişi 2-3 hafta boyunca süt ürünlerini tamamen bırakır ve daha sonra yavaş yavaş, kontrollü şekilde geri ekler. Eğer semptomlarında artış yaşanıyorsa veya laboratuvar değerlerinde negatif bir değişim varsa, süt ürünlerinden uzak kalmak daha doğru olabilir. Aksi halde, laktoz ve süt proteini açısından büyük bir sorun yoksa, yoğurt probiyotik içeriğiyle sağlıklı bir seçenek olmaya devam edebilir.
Bir nokta kesinlikle unutulmamalıdır, her haşimato hastası metabolizma farklılıklarından dolayı benzersizdir. Örneğin, Fonksiyonel Tıp yaklaşımıyla bu tür intolerans testleri yapılabilir veya eliminasyon diyetleri uygulanarak hangi gıdaların kişide olumsuz etki yaptığını tespit etmek mümkün olabilir. Bu sayede, kişinin bireysel beslenme haritası oluşturularak, en uygun diyet programı hayata geçirilebilir.
Haşimato yoğurt yiyebilir mi? sorusuna basit bir “Evet” veya “Hayır” demek zordur. Önemli olan kişisel toleransı belirlemek, kaliteli ve doğal süt ürünlerini tercih etmek ve gerektiğinde bu ürünleri diyetinizden kısa süreliğine çıkartarak vücudunuzun tepkilerini gözlemlemektir. Bu yaklaşım, haşimato hastalığında beslenmeyi çok daha etkili ve kişiye özgü hâle getirir.
Haşimato Hastaları Neleri Yiyebilir Neleri Yiyemez?
Öncelikle liste halinde, haşimato hastaları için tüketilmesi ve kaçınılması önerilen gıda gruplarını sıralayalım, ancak bu listenin kişiden kişiye değişebileceği ve doktor onayının alınmasının önemli olduğu unutulmamalıdır.
Tüketilebilir Gıdalar
- Sebzeler (özellikle antioksidan kapasitesi yüksek koyu yeşil yapraklılar)
- Meyveler (düşük şekerli çeşitler tercih edilmeli)
- Kaliteli protein kaynakları (balık, yumurta, hindi, baklagiller)
- Sağlıklı yağlar (zeytinyağı, avokado, Hindistan cevizi yağı)
- Glutensiz tahıllar (karabuğday, kinoa)
- Kuruyemiş ve tohumlar (badem, ceviz, keten tohumu)
- Probiyotik besinler (ev yapımı yoğurt veya kefir, fermente sebzeler)
Kaçınılması Önerilen Gıdalar
- Rafine şeker ve şekerli içecekler
- Trans yağlar, margarin ve kızartılmış gıdalar
- Aşırı işlenmiş paketli ürünler
- Yüksek gluten içeren tahıllar (buğday, arpa, çavdar)
- Yapay tatlandırıcılar ve katkı maddeleri
- Fazla kafein ve alkol
- Aşırı tuz ve katkı maddeli soslar
Şimdi bu listeyi biraz açalım ve sebeplerini anlayalım. Öncelikle sebzeler ve meyveler, vitamin, mineral ve lif açısından zengin kaynaklardır. Haşimato hastalarında metabolizma yavaşladığından, sindirimi kolay ve besleyici değeri yüksek besinlere öncelik vermek gerekir. Özellikle koyu yeşil yapraklı sebzeler (ıspanak, brokoli, kale vb.) antioksidan etkileriyle vücuttaki enflamasyonu azaltmaya yardımcı olur. Meyvelerde ise şeker oranı yüksek olanlardan (üzüm, incir, hurma vb.) ziyade, çilek, böğürtlen, elma, armut gibi daha düşük glisemik indeksli seçeneklere yönelmek uygundur.
Protein kaynakları arasında balık, yumurta ve hindi gibi besinler, yüksek biyolojik değere sahip protein sağlar. Balık ayrıca omega-3 yağ asitleri içerir ve bu asitler tiroid bezi için faydalı olabilir. Baklagiller de hem protein hem de lif kaynağı olarak diyette yer alabilir; ancak bazı kişilerin baklagillere karşı sindirim güçlüğü yaşaması mümkündür. Bu nedenle pişirme yöntemlerine ve porsiyon kontrolüne dikkat edilmelidir. Sağlıklı yağlar, hormon üretimi ve emilimi için gereklidir. Zeytinyağı, avokado, Hindistan cevizi yağı gibi yağlar, vücuttaki kronik enflamasyonu azaltmaya da katkı sağlayabilir.
Glutensiz tahıllar tercih edilme nedenlerinin başında, glutenin bazı haşimato hastalarında inflamasyonu tetikleme ihtimalinin bulunması gelir. Karabuğday, kinoa gibi tahıllar hem besleyici hem de daha düşük enflamatuvar etki gösteren alternatiflerdir. Ayrıca, kuruyemiş ve tohumlar (badem, ceviz, keten tohumu vb.) mineraller açısından zengindir ve bağışıklık sistemi fonksiyonları için faydalıdır. Probiyotik besinler ise bağırsak sağlığını iyileştirir ve bu da dolaylı olarak otoimmün hastalıklarda avantaj sağlar.
Kaçınılması önerilen gıdalara geldiğimizde, rafine şeker ve şekerli içecekler kan şekerini hızla yükseltir ve insülin direncine katkıda bulunur. Haşimato hastalarında insülin direnci sık görülen bir problemdir ve şeker tüketimi bu durumu daha da kötüleştirebilir. Trans yağlar ve margarin gibi işlenmiş yağlar, kardiyovasküler hastalık riskini artırmakla kalmaz, aynı zamanda enflamatuvar süreçleri de tetikleyebilir. Paketli, aşırı işlenmiş ürünler ise katkı maddeleri ve gereksiz kalori yükü nedeniyle uzak durulması gereken bir gruptur.
Glutenli tahıllar, herkes için sorun yaratmayabilir; ancak birçok haşimato hastasının gluteni azaltarak veya tamamen keserek fayda gördüğünü gösteren araştırmalar ve hasta deneyimleri mevcuttur. Yapay tatlandırıcılar ve katkı maddeleri de hormon dengesini ve mikrobiyotayı olumsuz etkileyebilir. Kafein ve alkol, tiroid fonksiyonlarını bozabileceği gibi, uyku düzenini de etkileyerek bağışıklık sistemini zayıflatabilir. Aşırı tuz tüketimi de ödem ve yüksek tansiyon riskini yükseltir, bu da haşimato hastalarında ek rahatsızlıklara neden olabilir.
Haşimato Hastaları Neleri Yiyebilir Neleri Yiyemez? sorusunu yanıtlamak, kişinin kendi vücut tepkilerini ve sağlık durumunu göz önünde bulundurmayı gerektirir. Yukarıda sıralanan gıda grupları, genel bir rehber niteliğindedir ancak her kişi için ideal diyet farklı olabilir. Bu nedenle, Kliniğimizde bulunan Samsun Diyetisyen hekimimizden ve uzman doktor desteği alarak kişiselleştirilmiş bir beslenme planı oluşturmak önemlidir. Bu plan, gerektiğinde ilaç tedavisi veya Haşimato Lazer Tedavisi gibi yöntemlerle desteklenebilir. Böylece haşimato belirtileri kontrol altına alınabilir, hastalık süreci daha konforlu hale getirilebilir.
Samsun Mezoterapi ve Fonksiyonel Tıp Uygulamaları
Uzm. Dr. Fatih SÖKMEN, Samsun’daki kliniğinde yıllardır dahiliye, obezite tedavisi, tiroid ve guatr gibi hastalıklar başta olmak üzere geniş bir yelpazede hizmet vermektedir. Modern tıbbi yöntemlerle geleneksel yaklaşımları harmanlayarak, kişiye özel planlar hazırlamayı amaçlayan Uzm. Dr. Fatih SÖKMEN, hem kurumsal anlamda hem de etik standartlar çerçevesinde yüksek kalite odaklı bir yaklaşım benimser. Kliniğe başvuran hastaların
- ayrıntılı tıbbi öyküleri alınır,
- gerekli kan testleri ve
- tetkikler yapılır,
ardından sonuçlara göre bütüncül bir tedavi yaklaşımı planlanır.
Kliniğin en önemli avantajlarından biri, haşimato hastalığı gibi kompleks otoimmün rahatsızlıklara sahip bireyleri çok boyutlu olarak ele almasıdır. Örneğin,
hastalığın altında yatan beslenme faktörleri,
- genetik eğilimler,
- stres düzeyi ve
- yaşam tarzı
ayrıntılı biçimde değerlendirilir. Bu yaklaşım çerçevesinde sadece ilaç tedavisi değil, aynı zamanda
- özel beslenme planları,
- fonksiyonel tıp uygulamaları,
- egzersiz önerileri ve
- gerektiğinde ek tedaviler
de devreye sokulur. Hastaların takibi düzenli periyotlarla yapılır ve tedavi süresince gerektiğinde revizyonlar uygulanır.
Tiroid ve guatr rahatsızlıkları, kliniğin uzmanlık alanları arasındadır. Tiroid Tedavileri ve Guatr Tedavileri konusunda deneyimli bir ekip tarafından yönetilen bu süreçte, modern teşhis yöntemleri kullanılarak hızlı ve doğru tanı konulur. İleri tanı yöntemlerinin yanı sıra, haşimato lazer tedavisi gibi yenilikçi uygulamalar sayesinde tiroid bezindeki inflamasyonun azaltılması ve hormon dengesinin korunması hedeflenir. Lazer tedavisi, son yıllarda giderek daha fazla popülerlik kazanan, tiroid dokusuna minimal hasar vererek onu desteklemeyi amaçlayan bir yöntemdir. Kliniğimizde, bu yöntemi uygulayacak yeterli tecrübe ve teknik altyapı mevcuttur.
Ayrıca, Obezite ve Beslenme Tedavileri kapsamında, vücut ağırlığını yönetmekte zorlanan haşimato hastaları için özel programlar da sunulmaktadır. Haşimato hastalığıyla birlikte gelen metabolik yavaşlama, kilo alımını kolaylaştırdığı için bu alandaki uzmanlık büyük önem taşır. Uzm. Dr. Fatih SÖKMEN ve ekibi, kişiye özel diyet planları ve yaşam tarzı düzenlemeleriyle, hastaların hem kilo vermesini hem de sağlıklı bir metabolik dengeye ulaşmasını amaçlar. Gerekirse mezoterapi gibi bölgesel yağlanmaya yönelik ek uygulamalar da gündeme gelebilir. Bu tür yöntemlerin planlanması, her hastanın kendi sağlık geçmişi ve ihtiyaçları göz önünde bulundurularak yapılır.
Kliniğin hizmetleri arasında, Dahili Hastalıklar kapsamındaki genel kontroller ve takipler de yer almaktadır. Her ne kadar uzmanlık alanı tiroid ve metabolik hastalıklar olsa da, hastaların diğer dahili şikâyetleri de değerlendirilmektedir. Hastaların kapsamlı bir check-up’tan geçirilmesi, olası başka rahatsızlıkların erken teşhisini ve kontrolünü de mümkün kılar. Bu bütüncül bakış açısı, tedavi sürecini daha etkin ve kalıcı hale getirmeyi sağlar.
Saç dökülmesi gibi birçok kişinin ortak şikâyeti olan durumlar için de Saç Dökülmesini Önleme yöntemleri uygulanmaktadır. Özellikle hormonal dengesizliklerden kaynaklanan saç kayıplarında, tiroid fonksiyonlarıyla ilgili sorunlar çoğu zaman sorunun merkezinde yer alabilir. Bu nedenle, saç sağlığı da metabolik ve hormonal dengeye paralel şekilde desteklenmelidir.
Tüm bu alanlarda başarılı sonuçlar alınabilmesi, kliniğin sahip olduğu multidisipliner yaklaşımla doğrudan ilişkilidir. Hasta hekim ilişkisi, güven ve şeffaflık temelinde yürütülür. Her hasta için ayrı bir dosya oluşturulur, ilerleyen muayene ve tedavilerde elde edilen veriler tek tek işlenir ve takip edilir. Hastaların hedeflerine ulaşmasında en önemli unsur olan motivasyon, kliniğin ekibi tarafından yakından desteklenir. Böylece, tedavi sürecinde kendini yalnız hissetmeyen hastalar, hem fizyolojik hem de psikolojik açıdan daha güçlü kalabilir.
Uzm. Dr. Fatih SÖKMEN Samsun Kliniği, haşimato hastalığı, tiroid, guatr, obezite gibi metabolik ve otoimmün hastalıklarda, hastanın ihtiyaçlarına uygun, modern ve bütüncül tedavi yaklaşımları sunmaktadır. Haşimato lazer tedavisi gibi yenilikçi yöntemler de kliniğin tedavi seçenekleri arasında yer alarak, hastalığın ilerlemesini yavaşlatmada ve yaşam kalitesini yükseltmede önemli bir rol oynamaktadır. Siz de tüm bu hizmetlerden yararlanmak veya detaylı bilgi almak isterseniz, Uzm. Dr. Fatih SÖKMEN ile iletişime geçebilir, sağlığınıza dair gerekli adımları vakit kaybetmeden atabilirsiniz.
Yazı sadece bilgilendirme amaçlıdır. Her metabolizmanın farklı olduğu tanı, teşhis ve tedavilerin farklılığı unutulmamalıdır.
Uzm. Dr. M. Fatih SÖKMEN
Kılıçdede Mah. İstiklal Cad. Özçelik Apartmanı No: 177/10 56’lar
İlkadım/SamsunKişiye özel tedavi yöntemleri ile tanışmak ve
Randevu almak için
0539 940 55 27
Konuyla İlgili Bilimsel Yayınlar
Haşimato tiroiditi (Hashimoto’s thyroiditis) ile beslenme ilişkisini ve özellikle süt ve süt ürünlerinin tüketiminin etkilerini inceleyen güncel bilimsel araştırmalara dair bazı önemli çalışmalara aşağıdaki kaynaklardan ulaşabilirsiniz.
Haşimato Diyeti ve Süt Ürünleri Üzerine Bilimsel Araştırmalar
Aşağıda konuyla ilgili bazı önemli çalışmalar yer almaktadır:
Akdeniz Diyeti ve Haşimato Hastaları İçin Koruyucu Etkisi
- Başlık: Autoimmune Thyroid Disorders: The Mediterranean Diet as a Protective Choice
- Yazarlar: Ruggeri RM, Barbalace MC, Croce L, Malaguti M, Campennì A, Rotondi M, Cannavò S, Hrelia S
- Yıl & Dergi: 2023, Nutrients
- DOI: 10.3390/nu15183953
- Özet: Bu çalışma, Akdeniz diyetinin otoimmün tiroid hastalıklarında (özellikle Haşimato tiroiditi) koruyucu bir beslenme modeli sunduğunu ortaya koyuyor. Omega-3 yağ asitleri, antioksidanlar ve düşük inflamatuar indeksli gıdaların, bağışıklık sisteminin aşırı yanıtını düzenlemeye yardımcı olduğu belirtiliyor.
- Süt Ürünleriyle Bağlantı: Çalışmada süt ve süt ürünlerinin laktoz intoleransı veya inflamasyon üzerindeki etkilerinin bireysel farklılıklar gösterebileceği ancak fermente süt ürünlerinin daha iyi tolere edilebileceği ifade edilmiştir.
Diyet Alışkanlıkları ve Haşimato Tiroiditinde Oksidatif Stres
- Başlık: Influence of Dietary Habits on Oxidative Stress Markers in Hashimoto’s Thyroiditis
- Yazarlar: Ruggeri RM, Giovinazzo S, Barbalace MC, Cristani M, Alibrandi A, Vicchio TM, Giuffrida G, Aguennouz MH, Malaguti M, Angeloni C, Trimarchi F, Hrelia S, Campennì A, Cannavò S
- Yıl & Dergi: 2021, Thyroid
- DOI: 10.1089/thy.2020.0299
- Özet: Haşimato hastalarının beslenme alışkanlıklarının oksidatif stres seviyeleri üzerindeki etkilerini inceleyen bu çalışmada, antioksidan bakımından zengin diyetlerin (sebzeler, meyveler, sağlıklı yağlar) hastalık üzerindeki olumlu etkileri vurgulanmaktadır.
- Süt Ürünleriyle Bağlantı: Çalışma, bazı Haşimato hastalarında süt ve süt ürünlerinin bağırsak geçirgenliği ve inflamasyon seviyeleri üzerinde olumsuz etkiler gösterebileceğini, ancak fermente süt ürünlerinin (yoğurt, kefir) daha iyi tolere edilebileceğini belirtiyor.
Haşimato Tiroiditi ve Bağırsak Mikrobiyotası İlişkisi
- Başlık: Detection of Alterations in the Gut Microbiota and Intestinal Permeability in Patients With Hashimoto Thyroiditis
- Yazarlar: Cayres LCF, de Salis LVV, Rodrigues GSP, Lengert AVH, Biondi APC, Sargentini LDB, Brisotti JL, Gomes E, de Oliveira GLV
- Yıl & Dergi: 2021, Front Immunol
- DOI: 10.3389/fimmu.2021.579140
- Özet: Haşimato hastalarının bağırsak mikrobiyotasında belirgin değişiklikler olduğu ve bağırsak geçirgenliğinin arttığı gösterilmiştir.
- Süt Ürünleriyle Bağlantı: Çalışma, bazı süt proteinlerinin (özellikle kazein) bağırsak geçirgenliğini artırarak otoimmün tepkileri tetikleyebileceğini ve bazı hastaların süt ürünlerinden kaçınmasının faydalı olabileceğini öne sürüyor.
Mycobacterium Avium Subsp. Paratuberculosis (MAP) Bakterisinin Haşimato Hastalığını Tetikleyip Tetiklemediği
- Başlık: Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis and Hashimoto’s thyroiditis: Is MAP the trigger?
- Yazarlar: Moghadam M, Ghaemi EA, Akbari H, Razavi Nikoo H, Zamani S
- Yıl & Dergi: 2022, Front Cell Infect Microbiol
- DOI: 10.3389/fcimb.2022.972929
- Özet: Bu çalışma, süt ve süt ürünlerinde bulunabilen Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis (MAP) bakterisinin Haşimato hastalığını tetikleyebileceği hipotezini inceliyor.
- Süt Ürünleriyle Bağlantı: MAP bakterisi pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerinde bulunabilir. Çalışma, bazı Haşimato hastalarının süt tüketimini azalttığında semptomlarının hafiflediğini rapor etmektedir.
Fermente Süt Ürünleri Daha İyi Tolere Edilebilir
- Yoğurt, kefir gibi fermente süt ürünleri probiyotik içeriği nedeniyle bağırsak sağlığını destekleyebilir ve daha iyi tolere edilebilir.
Süt Proteinleri (Kazein) ve Bağırsak Geçirgenliği
- Bazı Haşimato hastalarında süt proteinleri bağırsak geçirgenliğini artırabilir ve otoimmün reaksiyonları tetikleyebilir.
MAP Bakterisi Riski
- Mycobacterium avium subsp. paratuberculosis (MAP) bakterisinin otoimmün süreçleri tetikleyebileceği düşünülmektedir. Bu nedenle, özellikle pastörize edilmemiş süt ve süt ürünlerinden kaçınılması önerilmektedir.
Akdeniz Diyeti Destekleyici Olabilir
- Antioksidan bakımından zengin, iltihap karşıtı özellikleri bulunan Akdeniz diyeti Haşimato hastaları için olumlu etkiler gösterebilir.